Perşembe, Mart 25, 2010

güven 2



[Ne ezik, büzük, sulu göz bir karakter böyle :) Eee elinden tutup kaldırmakta bize düşer el verelim kendine gelsin ..:) ]

........


Uzandığı kanepeden kalktı ,gözlerini sildi ., saçını düzeltti , pencereden karanlık sokağı izledi.
Anlamaya çalışıyorum duygularımı dedi..
Duyduğum acının derine inip neden kaynaklandığını bulmak söküp atmak istiyorum diye devam etti.
Yenilgi mi, başarısızlık mı, değersizlik mi, yeterince zeki yada uyanık yada kurnaz olamamak, salak durumuna düşmek mi? bunların dışında , dış görüntüm mü , çirkin miyim. Aklında bir sürü soru sağnak gibi geçiyordu.
Biliyordum aslında galiba en çok bile bile inanmak kendimi kandırmış olmak zoruma gidiyor dedi, O ezberlemiş aşk sözcükleriyle oyun oynayan bir , çocuk şimdi başkasıyla oynuyor biliyorum, sıkılınca başka biri ile .
Artık kendimi toparlamalıyım, kısa günün karı dedi güldü..

Ona mektup yazmasını önerdim..
Boş ve anlamsız baktı , neden olmasın dedim...
Çalışma masasından kalem ve kağıt verdim eline
Hitap yerini noktalayarak başladı..

“……………

Nereden başlayacağımı bilemiyorum..
Sürekli seninle konuşuyorum,sorular soruyorum cevabını kendim bulmak zorunda olduğum..
Sonun başını anlamıştım..Ulaşamadığımda meşgul olman yoğun olman bunlar hep birer işaretti..”Haksızlık yapıyordum suyu akışına bırakmalıydım..”söylediğin sözcükler bunlardan ibaretti.Seninle ilgili yaptığım tespitlere verdiğin cevaplarda , saçmalıyor olmam senaryo yazıyor olmamda ayrı bir işaretti…”
“”
Bu kadar yazdıktan sonra kağıdı buruşturdu çöpe attı..
Yapacak bir şey yok bitmesi gerekiyordu bitti,
Neyin sorgusu, neyin cevabı ne arıyorum bu şekilde dedi..
Ben sevdim, ben yücelttim, ben değer verdim . ben benim için olması gerektiği gibi yaşadım.. Ayrıca söylenen ezberlenmiş aşk sözcüklerine de ben inandım ya da inanmak istedim. Bu durumda kendi düşen ağlamaz değil mi dedi ve gülümsedi..
Haklı olduğu yer şurası diye devam etti ; ondan benim gibi sevmesini beklemek,
yok böyle bir şey ısmarlama sevgi yok yorgunum deyip kanepeye uzandı.
Söylediğine inanmak ister gibi ama yorgun, ama biraz kırgın, bir parça umutsuz yarın daha iyi olacak uyumalıyım diye yastığa başını gömüp örtüyü üstüne çekti..

…………..

Küçük İskender’den..)
"kadavra sessizliğiyle çıkalım her sevdadan
her sevda bin kavgaya denk gelsin
kelebek ölüsü taşıyan cenazelerin peşinde
durgun, erdemli, ama sıradan” ...

a.delon&dalida-parole parole

Pazartesi, Mart 22, 2010

güven..




Kırgın ve yorgundu sesi ..
Gelmek istediğini söyledi.Merak ettim.
Halbuki kendini eve kapamış ben çağırmazsam gelmezdi.
Müsait olduğumu gelebileceğini söyledim...
Kapıyı açtığımda güçlü görünmeye çalışıyor şakacıklar yapıp, gülücükler atmaya çalışıyordu..
Evet belli ki saklamaya çalışıyor diye düşündüm.
Yemek faslından sonra baş başa kalığımızda çözülmeye başladı.
Tahmin ettiğim gibi canını yakan bir şeyler var.
Sordum neler oluyor diye.

Derin bir iç çekiş peşinden kaygılı ve acaba anlatsam mı ile karışık bakan gözler.
Utanıyorum diye söze başladı.
Uzun yıllar aşka sevgiye kendini kapatmıştı.
Bir müddet önce tanıştığı birden etkilenmiş ve onunda karşılık vermesiyle yeniden aşka olan inançsızlığını geride bırakatığını düşünerek sevgiyi yaşıyordu ya da yaşadığını sanıyordu.
Yüreğini akşa sevgiye açmıştı ve şimdi bundan pişman ,acı çekiyor.
Aldatılmanın açtığı yaradan kurtulamamış yeni bir ilişkiyi var edemiyordu.

Ne bitirebiliyor nede devam edecek gücü kendinde bulabiliyordu..
Yaşadığı gel gitler yormuş, gözleri küçülmüştü , her zaman ki güçlü hali gitmiş çaresiz küçük bir kız gibi olmuştu.
Aşk yaşı büyümemişti hala ilk gençlik yıllarında yaşanan tutuklu ,saf, koşa koşa yaşanandı aşk onun için..
Hayal kırıklı aynı duyguyu paylaştığını düşünmesinden kaynaklanıyordu.
Hatası herkesin aşkı kendi gibi algılayıp yaşayıp var ettiği sanmasıydı.
Utancı ise bunları fark etmeyip yüreğini, dünyasını açması ve bunun değer bulamamasıydı.
Nasıl göremedim nasıl fark edemedim diye kendine kızıyor gözlerinden yaş kontrolsuz boşalıyordu.
Aşk , utanç ,pişmalık, hayal kırıklığı olarak yeniden kalmıştı elinde..
Kendini iyileştirmesi zaman alacak bir yolculuktu..

Ah kalbim acıyor derken gözlerindeki yaşlar dinmiyordu.
Kayıp, yitip gitmiş, adını koyamadığı duygular dört bir tarafını sarıyor kurtulma çaresini sözlerimde, gözlerimde arıyodur.
Ne söylenebilirdi ki ?

Zaman herseyin ilacıdır, kilişesi ne basit ve anlamsızdı.

(Hadi silkelenelim..bu kadar yeterli ara ara söz etmeye devam edicem gelişmelerden ..:) )



Alıntı yapmadan olmaz ;

Bakire Anna Arketipi -"Uzaktan uzağa iğneli bakışlarda yolunu şaşırmış Anna!

Söyle bana, nereye uzanıyor gözlerindeki o mağrur okyanus?

"Anna boyun eğilir:"Insan da yalnızdır ve bölünerek çoğalır hüzün/pathos.

Bizi aşklarımızdan alıkoyan lacivert meşktir beden;

Çarmıha gerilir ve asıl sorumlu kurbanı bekler;

Ölüme sokulan kedi gibi yaklaşırım yabancılığına temkinli, ürkek!

""Ey Anna, başının üstünde hale var. Umamıyor seytan!

Oysa Tanrısını özleyip başını yastığının altına sokarak her gece ağlıyor şeytan!"

(k.iskender-yirmi5april'den uyarlanmistir.)



She And Him - Please Let Me Get What

Cuma, Mart 05, 2010

bahar..

..

Bahar, alıp başını gitmelerin mevsimidir.Sebepsiz yere bazen... Önünü ardını hesaplamadan... Hesapsız, kitapsız çekip gitmelerin mevsimidir bahar...
Bir bakarsınız kekik kokulu bir nisan sabahı koparıp alıverir sizi hayattan... Çiçek açmış bir kiraz ağacının hayaliyle yollara düşersiniz.
Demir alır gönlünüzün limanındaki gemiler... Açılır gidersiniz...
Aradığınız belki yüzülmemiş denizlerdir, belki keşfedilmemiş sevdalar, belki hiç yazılmamış satırlar...
Yüzmenin, sevmenin, yazmanın heyecanıyla coşarsınız.
Dünyaya sırtınızı dönüp yürürken, o yaşanmamışlıkların izini sürersiniz kuytularda... Ve çoğu zaman kendinizle karşılaşırsınız umulmadık bir köşebaşında...
Elele tutuşur yürürsünüz içindeki çocukla...
O'nu büyütmekten korkarak...

C.DÜNDAR.