Pazar, Ekim 21, 2012

Gloomy Sunday


Pazar günü ile ilgili ne yazsam diye aranırken önce şarkıyı, sonra filmi , sonra da filmin hikayesini buldum ...
Vikipedi de şöyle geçiyor ;

Gloomy Sunday' (Macarca:Szomorú Vasárnap, Türkçe: Kederli Pazar) Macar besteci Rezső Seress tarafından 1933'de bestelenmiş bir eserdir.
Eser, Seress tarafından eski sevgilisine ithaf edilmiş, fakat I. Dünya Savaşı'nın yarattığı duygusal çöküntüyü henüz atlatamamış olan Avrupalı dinleyiciler tarafından çok çabuk benimsenmiştir ve gerek sözlerindeki gerek melodisindeki kasvet yüzünden intiharlara bile sebep olmuştur.
Şarkı yayınlandıktan kısa bir süre sonra eserin ithaf edildiği kadın başta olmak üzere, parçanın kasvetine kapılan çoğu kişi,hatta 11 Ocak 1968'de besteci Rezső Seress bile intihar etmiştir.
1940'lı yıllarda eserin ünü Avrupa'yı aşmış, Amerikalı dinleyicilere kadar ulaşmıştır. Avrupada'ki örneklerinden farksız olan intihar vakaları üzerine şarkının radyolarda çalınması yasaklanmış fakat bu durum II. Dünya Savaşı yıllarının popüler şarkılarından olmasına engel olmamıştır.

Kederli Pazarı 1934 ten bu yana yorumlamayan kalmamış demeliyim .:) ben hepsini dinlemedim ama Portishead yorumunu çok beğendiğimi söylemeliyim... tabi ki film de merakla izlenecekler listesine alındı ...
Yeni bir hafta başlangıcın da güzel biten bir pazar olsun diyorum ..  


Portishead - Gloomy Sunday

Pazartesi, Ekim 15, 2012

some sleep...


Kısaca uykum var...


uyku kardeşim ver elini
usul usul damla damla beraber eriyelim eriyelim
sonra bembeyaz fukara bir bacadan
tek göz olmuş umutlarla sevdalarla tütelim eriyelim
mavi mavi ince ince usul usul eriyelim....

F.Kızılok

 

                                                     

pazartesi şeysi...

klasik pazartesi sendoromu ilaçları olarak aklıma hemen iki şey geldi öpüşmek ve güzel bir müzik ...:)
güzel bir hafta başlangıcında olalım dileğini bıraktım buraya ... 




Calogero - C Est Dit

Cumartesi, Ekim 13, 2012

cumartesi şeysi ...



Bu sabah ( bu sabahı geçen sabah diye düzeltmeliyim )  uyandığım da beynim (evet beynim diyorum çünkü ne dilim de ne kulaklarım daydı )" bir sabah uyanacaksın ki bir tanem ben yokum , dünyayı sana bırakıyorum " diye bu şarkıyı mırıldanıyordu..
Bu sanırım kendime mesaj ; " bu sabahta uyandın hadi gene iyisin " :)

Aslında son okuduğum kitaptan söz etmek istiyordum , hatta durun biraz edeyim :)
Bekir Yıldız'ın Evlilik Şirketi'ni okudum benim için geç okunmuş bir kitap önce bunu söylemeliyim ...
Ne kadar az okuyup dolaysı ile yazarlarımızı da geç tanıyoruz bazen hiç tanımadan öldüklerimiz bile oluyor...
Kitap beni her yönüyle çok etkiledi .. yazarın kurgusu, analizleri, karakterler  çok iyiler... kitap bittiğinde dumur olmuştum.." işte bu ,işte bu "diye bağırmak geçti içimden ama iş yerinde idim yapamadım :)

Evlilik Şirketi ; adamın evliliklerinin onuncu yıl başlangıcında onuncu yılımıza dürüst bir giriş yapalım ve birbirimizden gizlediğimiz her şeyi anlatalım diye başlar ...
itiraflar, çocukluk, gençlik  anıları ve  hiç söylenmemiş dürüst ama acıtan cümleler ile devam eder...

"<< yalnış anlama.>> dedi kadın. << Bu kez erkekler için hayvan diyorum ben.Çünkü annem ve bütün komşu teyzeler böyle öğretti bana yıllarca.Hem de kulağımı çekerek, saçlarımdan tutup yerlerde sürükleyerek. Dal gibi bir sevgilin özlemini çektiğim için. İsmini bilmediğim , görüp de dil döndüremediğim sevgililerin özlemini çektiğim için ...Oysa doğa bile bir yılda dört kez gönül değiştiriyordu ..."

(.....)

"<< Kes artık>>;diye bağırdı kadın. << Kes. Seni dinlemeye hangi kadın katlanabilir .>>
<>Hııı >>  dedi adam alaylı.<< Konuştuklarımızın anlamını kavrayamayan her kadın kurtaracağımız kadındır.Yüzyıllardan beri ölüp ölüp giden , ama hala mutlu olmak , sevmek ,sevilmek sözcüklerini kocalarına sormasını bilmeyen...bu kavramlardan yoksun kadınlar...ancak tarla dönüşü ya da oğlan çocuğu doğurduğunda , salt alınlarından öpülen kadınlarımız...>>"


Evlilik şirketi ile ilgili bu kadar konuşmak elbette ki yetmez  ama meraklısı zaten okuyacaktır ...
Ben bir de fondaki müziği ne kadar  sevdiğimi söylemeliyim...
Nasıl güzel bir hüzünü var ... yağmura yakalanıp kaçmadan  kabullenip damla damla ıslanmak gibi ....
güzel bir cumartesinin peşinden  güzel bir pazar ve  ertesi yine güzel bir hafta olması  dileğim ...
sevgi ile kalın...)

                                                                 Lolita, Jeremy Irons

Pazartesi, Ekim 08, 2012

denge...



gece ölüp ölüp ,

;




sabah dirilmelerim...




Dengem bozuk ama ben gene de hepinize iyi niyetle gülümsüyorum ...:)

Cuma, Ekim 05, 2012

sev..


   Tarih 04.10.2012 Taksim gene güzel bir eylem için bir araya gelmiş inanan insanlar ile dolu idi ...
Yüreğim orada ve elim ve gözüm nette onlar ile birlikte idim...
Bu fotoyu da çok beğendim sahibinin izni olmadan, /barışçı yanına inanarak/ kullandım, bir yerlerden duyar ,haber alır da  kızmaz umarım :)
   Evet sevişmek dururken savaşmakta neyin nesi... ?



Maurizio Maggiani sevişmeyi şöyle tanımlıyor ;"insanlığın tanıdığı, hayata verilen tek gerçek ara; herkesin rahatça verebileceği değerli, bir anlık bir ara, ne olursan ol, ne yaparsan yap."


" kekik kokuyor ellerim hâlâ / senle yatmadım sanki / dağları dolaştım." (can yücel)                                  



Metin Altıok da der ki ;

İlk önce :
Benli gözlerini öptüm
Sonra gözlerimin değdiği heryeri
Böyle başlamaz mı
Sevişmek

Bir sevda için ölüp ölüp dirilmek
Yanlızlığına inanıp
Bir anıyı hatırlayıp
Bir bukle öpücük kondurmak
Yanağına

Deli gibi ölürcesine
Hatıralarla sarılıp
Ufuklara dalmak gibi
Bir kez sevip
Bin defa ölmek gibi yaşam

Söylesene çiçeğim

Böyle başlamaz mı
Sevişmek




Ah sevişmek böyle güzelken böyle güzel dizeler ile anlatılmışken savaşmak isteyenleri anlamak istemiyorum...


Bir de ah ben , savaşmaya karşı duruşumu ,sevgiyi, politik bir vurguyla ifade edeyim derken gene dokundum romantizmin tellerine ..:)
yahu sevin, sevişin  işte ne kadar zor olabilir ki ? :) 

                                       Adriana Calcanhotto Plays Manu Chao - Clandestino